,
İklim Krizini Çocuklarla Konuşmak
Bu ay önemli bir canlı yayında birlikteyiz. Çocukların geleceğini büyük ölçüde ilgilendiren, bizim de çok önem verdiğimiz bir konuyu, iklim krizini konuşacağız. Aslında, iklim krizini çocuklarla nasıl konuşabiliriz konusunda uzmanlara danışacağız. 2 değerli konuğumuz var. WWF Türkiye Eğitim Programları Müdürü Esra Turam ve Pozitif Psikoloji Uzm. Ve Aile Danışmanı Umay Divi. Esra Hanım’dan daha çok konunun içeriğiyle ilgili güncel, çarpıcı bilgiler alacağız, Umay da bize bu konuyu çocuklarla nasıl konuşuruz, nelere dikkat etmek gerekir, nasıl sağlıklı bir iletişim kurarız, bunlardan bahsedeceğiz.
Esra Hanım, Umay, hoşgeldiniz. Siz gelmeden ben kısaca konudan ve temadan bahsettim. Sizden de kısaca kendinizden bahsetmenizi rica ederek sözü doğrudan sizlere bırakmak istiyorum. Esra Hanım, sizinle başlayalım mı?
ET: Hoşgeldiniz. WWF Türkiye, dünyanın en büyük doğa kuruluşu. Genelde Panda denilince akla geliyor. Panda, dünyanın en bilinen 10 logosundan bir tanesi. 100 küsur ülkede var. Doğayı korumak için, sürdürülebilir kaynakların devamlılığını sağlamak için son sürat çalışıyoruz. Ben MEB ile de “Doğa Öncüleri” isimli bir proje yapıyorum, ondan daha sonra bahsedeceğim.
UD: İnsan İnsana aile danışma merkezinde aile danışmanı olarak çalışıyorum. Birey, çift, aile danışmanlığı yapıyoruz.
Başlarken, Esra Hanım’dan iklim kriziyle ilgili, bizlere çarpıcı gelebilecek, konuyu neden ciddiye almamız gerektiğini hatırlatacak birkaç veriden bahsetmesini rica edeceğim.
ET: WWF Türkiye olarak biz 6 alanda çalışıyoruz: Ormanlar, tatlı su, denizler, gıda, iklim ve yaban hayat. Bu 6 alanın hepsinde projelerimiz var. Sadece Türkiye odaklıyız. İklim de bu 6 alandan bir tanesi. Çok kısaca şöyle özetleyebilirim; şuan dünyamızın ısısı 1.2 derece arttı. Bunu çoğumuz biliyor olabilir. Amacımız bu artışı 2 derecenin altında tutmak. Ama şu anki haliyle devam edersek, hiçbir şeyi değiştirmezsek eğer, 2050 yılına kadar ısı artışının 3,50 derece olması bekleniyor. Bu demektir ki mutlaka ve mutlaka bir şeyler yapmak zorundayız. Artık erteleme lüksümüz yok, durum kapımıza kadar geldi. Eskiden iklim krizi denince akla erimiş buzun üzerinde kalmış kutup ayısı görseli gelirdi. Artık o görseller eskide kaldı, tehlike kapımızda. Zaten hep beraber hissediyoruz. Bu yaz orman yangınları, seller gördük. Bunların hepsi “aşırı hava olayları” dediğimiz durumlar, ve iklim krizinin sonucu oluyorlar. Ve bunları bundan sonra hep yaşayacağız. Sadece Türkiye’de değil, aşırı hava olaylarını dünyanın her yerinde görüyoruz. Bundan sonra da ne yazık ki artarak görmeye devam edeceğiz. O yüzden de, hem bireysel hem toplumsal alışkanlıklarımızı ve bilincimizi geliştirmeye yönelik çalışmamız gerekiyor.
Çok güzel özetlediniz. Bu konu, bizi ilgilendirdiğinden daha çok çocukları ilgilendiriyor. Onların geleceği söz konusu olan. Bir yandan da “eko-anksiyete” denilen bir halden bahsediyoruz artık. Bu konuyu, endişe yüklemeden çocuklarla nasıl konuşabiliriz diye sorarak sözü Umay’a vermek istiyorum.
UD: “Eko-anksiyete” vurgusu burada çok iyi oldu. Çünkü çocuklarla bu konuyu ele aldığımızda umudu aktif tutmak çok önemli. Çünkü zaten bir sürü kaygı var ve ister istemez biz çok kaygılı olunca çocuklara da kaygıyı yansıtmış oluyoruz. Öncelikle bir çocukla konuşurken, “biz söyleyelim, o anlasın” gibi değil de, rol model olup bir sohbet içerisinde, çocuğun yaşını da dikkate alarak konuşmak önemli. Her çocuğun gelişim aşamaları farklı. Mesela doğayı çocuğa basit bir şekilde anlatmak ve hayatına küçük rutinler ile anlattığını dahil etmek çok önemli. Sonra eko-anksiyete dedik, ekoloji ile ilgili konuşuyoruz. Peki karşımızdaki çocuk bu konuda nelerden haberdar? Onun bilgilerini öğrenmek, biz ne biliyoruz’a da bakarak tabii. Çocuklarla konuşurken bildiğimizi varsaydığımız konuda boşluklar olduğunu fark edebiliyoruz bazen. Bilgilerden öte, burada bir de bir sürü duygu var. Endişe, korku gibi. Örneğin bu yaz yaşadığımız yangınları yalnızca biz değil çocuklar da yaşadı. Ve evlerde günlerce süren bir kaygı, yardım çabamız, her şey 1 yaşındaki çocuğa da, 5 yaşındaki çocuğa da, 10 yaşındaki çocuğa da bir şekilde yansıdı. O çocukları kendi duygularını görmelerinde kılavuzluk etmek de çok önemli. Ve en başta dediğim gibi, umudu kendinde tutabilmek, kendi etki alanımızı farkında olabilmek, günlük rutinlerde sorumluluk alarak endişeden uzak durmak faydalı olacak diye düşünüyorum.
ET: Z kuşağının çevre konusundaki bilinci X ve Y kuşağından daha fazla. O yüzden biz artık çocuktan öğreniyor olabiliriz. Ben kendi adıma, Doğa Öncüleri programında çocuklardan çok şey öğreniyorum. Ben onlara öğretme değil onlardan öğrenme peşindeyim. Peki onlar nasıl öğreniyor? Yaparak öğreniyorlar aslında. “Ben küçücük bir çocuğum, ben ne yapabilirim ki?” diye düşünmüyorlar. Yaklaşık 500 tane okulla biz bu programı gerçekleştirdik. Yerelde ne sorun olduğunu tespit edip bununla ilgili proje yazıyorlar ve yürütüyorlar. Ve sonuç raporlarını bize gönderiyorlar. Yani, gerçek bir etki yaratıyorlar. Böylece çocuk, “ben bu koskocaman iklim, tarım konusunda ne yapabilirim ki” düşüncesinden çıkıyor ve “evet, ben de bu konuda bir şey yapabilirim, ve yapıyorum” haline geçiyor. Böylece içindeki gücü hissetmeye başlıyor. Bu konuda öğretmenlerin çok büyük etkisi var. Öğretmenler ne kadar dört elle sarılırsa çocuklar da aynı şekilde sarılıyor.
UD: Çocukların yaptığı bu projeler şu anlamda da çok güzel; bir insan, bir çocuk ne zaman ki bir yere mesai vermeye başlıyor, ve orasıyla bir bağ kuruyor, o alanla ilgili kendiliğinden bir bilinç de geliştirmiş oluyor. İnsan sevdiği bir yere, bir şeye zarar vermek istemez. Tam tersine, onu korumak, potansiyelini genişletmek ister. Kendi payına düşen ne varsa onu yapmak ister. Ve o kişi için baktığında sıradan bir ağaç olmaktan çıkıyor, değer verdiğin bir habitat haline geliyor. Doğada mesai harcamak ve aktif olmak bu bakımdan da çok değerli.
Son olarak, umutsuzluğa kapılmamak çok önemli. Her zaman yapılacak bir şey vardır. Biz büyükler bazen çocukları dinlemektense onlara konuşma taraftarıyız. Ama çocukları dinlediğinizde bildiklerini, bilmediklerini, duygularını, her şeyi paylaşmaya çok açıklar aslında. Ben bütün ebeveynleri çocuklarını biraz daha dinlemeye ve duymaya davet ediyorum.
İkinize de geldiğiniz için ve bu değerli paylaşımlarınız için çok teşekkür ederiz. Birilerine mutlaka bir faydası dokunduğuna eminiz. Hoşçakalın.